Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla düzenlediği resepsiyonda yabancı ülkelerin Ankara’daki büyükelçilerini ve misyon temsilcilerini ağırladı. Yavaş, “Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği bizim de temel hedefimiz arasında yer almaktadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bize hedef olarak gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşma yolunda Avrupa Birliği’ne giriş projesine büyük önem veriyor, bunun ülkemiz için vazgeçilmez olduğuna inanıyoruz. Ancak, son dönemde, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinde, üye statüsü yerine ‘dış ilişkiler’ çerçevesinde yer alması oldukça düşündürücüdür. Benzer şekilde, geçtiğimiz hafta Avrupa Konseyi liderler zirvesinde, Türkiye’nin Kıbrıs çözümü çerçevesinde ele alınması da cesaret kırıcıdır” dedi.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla farklı ülkelerin Ankara’daki büyükelçilerine ve misyon temsilcilerine Mogan Park Konukevi’nde resepsiyon düzenledi.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, resepsiyonda yaptığı konuşmasına davetine katılanlara teşekkür ederek başladı. Konuşmasında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın önemine dikkat çeken Yavaş, “Bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün zor şartlar altında milleti bir araya getirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtığı ve ulusun geleceğini çocuklara adadığı özel bir gün. Bu anlamda, dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramını kutlamanın gururunu yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
31 Mart’ta gerçekleşen yerel seçimlerde yüzde 60,4 oy alarak seçildiğini belirten Yavaş, “Bu başarıda hiç şüphesiz geçtiğimiz 5 yılda ortaya koyduğumuz adil, tarafsız, şeffaf, hesap verebilir, katılımcı, insan ve çevre odaklı yönetim anlayışımız önemli rol oynadı. Betona ve ranta değil vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını merkeze alan projelerimiz Ankara halkı tarafından kabul gördü. Bundan dolayı önümüzdeki dönem de aynı anlayışla halkımıza hizmete devam edeceğiz” diye konuştu.
“İş birliği geliştirmekten mutluluk duyacağız”
Mansur Yavaş’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde:
“Tüm bu çalışmaları yaparken dünyadaki gelişmeleri de dikkate alarak sizlerle yakın işbirliğimizi devam ettirmek istiyoruz. Sizlerin de bir Ankara sakini olarak ülkelerinizdeki tecrübeleri bizimle paylaşmanızdan ve işbirliklerimizi artırmaktan büyük mutluluk duyacağımızı bir kez daha belirtiyoruz. Kapımızın her zaman sizlere açık olduğunun, ülkelerinizdeki yerel yönetimler başta olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlarla teknik, sosyal, kültürel ve ticari alanlarda işbirliklerimizi geliştirmekten mutluluk duyacağımızın altını çiziyorum.
“Avrupa Birliği’ne giriş projesine büyük önem veriyoruz”
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği bizim de temel hedefimiz arasında yer almaktadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bize hedef olarak gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşma yolunda Avrupa Birliği’ne giriş projesine büyük önem veriyor, bunun ülkemiz için vazgeçilmez olduğuna inanıyoruz. Ancak, son dönemde, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinde, üye statüsü yerine ‘dış ilişkiler’ çerçevesinde yer alması oldukça düşündürücüdür. Benzer şekilde, geçtiğimiz hafta Avrupa Konseyi liderler zirvesinde, Türkiye’nin Kıbrıs çözümü çerçevesinde ele alınması da cesaret kırıcıdır.
Ne yazık ki, Avrupa Birliğinin Türkiye’ye yönelik adımları, geleceğe dair net bir yol göstermiyor ve ciddi bir jeostratejik vizyon veya tutarlı bir eylem planı içermiyor. Avrupa Birliği ve Türkiye’nin stratejik çıkarları, Gümrük Birliği’nin siyasi şartlara bağlı kalmadan ve daha fazla gecikme olmadan, yeşil ve dijital politikalar doğrultusunda modernize edilmesini gerektiriyor. Bu, sadece Avrupa Birliği ve Türkiye’nin rekabet gücünü ve stratejik özerkliğini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda zorlu siyasi ve jeopolitik sorunların üstesinden gelinmesi için gerekli olan karşılıklı güvenin oluşmasına da destek olacak.
“Türkiye coğrafyasındaki müstesna rolünün bilincindedir”
Diğer yandan, 18 Mart 2016’da gerçekleşen Türkiye – Avrupa Birliği Zirvesi’nde alınan kararlar, Türkiye’nin üzerindeki sığınmacı yükünü iyice artırdı ve kontrol edilemeyen bir göç akışına yol açtı. Türkiye artık sadece göçmenler için bir geçiş ülkesi olmaktan çıkıp, bir kalış ülkesi haline gelmiştir. Bunun yarattığı toplumsal huzursuzluk, demografik baskı, sosyo-kültürel ve ekonomik çatışmalar, mevcut durumun sürdürülemez olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu bakımdan, milletimizin endişeleri gözetilmelidir. Türkiye coğrafyasındaki müstesna rolünün bilincindedir. Tam da bu sebeple milletimiz ‘bir mülteci tampon bölgesi’ işlevini reddetmektedir. Ülkemizin üzerine yüklenen bu yük, hakkaniyetle ve rasyonellikle bağdaşmamaktadır. Bu bakımdan mültecilerin kendi ülkelerinde, doğru bir planlama ve insan haklarına uygun şekilde yeniden iskan edilmesi konusunu önemsiyorum.
“Çocuk ve sivillere yapılan bu saldırılarda Filistin halkının yanında olduğumu belirtiyorum”
Ülkemiz bugün, bir ateş çemberiyle çevrili zorlu bir coğrafyada bulunmaktadır. Türkiye’nin stratejik konumu ve jeopolitik önemi, barış ve istikrar yönünde atacağımız adımların ne kadar hayati ve değerli olduğunu göstermektedir. Çevremizde yaşanan savaşlar ve çatışmalar ülkemizi etkilese de Atatürk’ün ‘Yurtta Barış, Dünyada Barış’ ilkesi her zaman yol göstericimiz olmuştur ve olmaya devam edecektir. 21. yüzyılda çocukları, sivilleri öldürmek, susuz ve elektriksiz yaşamaya zorlamak sadece savaş değil, insanlık suçudur. Çocuk ve sivillere yapılan bu saldırılarda Filistin halkının yanında olduğumu belirtiyorum. İsrail hükümetini sağduyulu hareket etmeye davet ediyorum. Gazze’de, Filistin ve İsrail’in her yerinde en kısa sürede savaşın sona ermesini ve daha fazla çocuk ve sivilin hayatını kaybetmemesini umuyorum.
“Ankara, barışın ve karşılıklı anlayışın simgesi olmaya devam edecek”
Savaşların gölgesinde barışın değerini bir kez daha anlamamız ve içselleştirmemiz gerekmektedir. Barışı korumak ve barışın yeniden tesisini sağlamak, sadece ulusal bir görev değil, aynı zamanda uluslararası bir sorumluluktur. Uluslararası toplumun bir parçası olarak, Türkiye’nin barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik çabaları, dünya genelindeki barış çabalarını destekleyici bir role sahip olduğunu düşünüyorum. Bizler, belediye başkanları olarak, bölgesel çatışmalara, insani açıdan, barışçıl açıdan bakmaya devam edeceğiz. Ankara, barışın ve karşılıklı anlayışın simgesi olmaya devam edecektir. Uluslararası toplum olarak barışın sağlanması için yapıcı katkılarda bulunmak, hepimizin sorumluluğundadır.”